17 Mart 2012 Cumartesi

Kadınlık ve kadınlar üzerine

8 Mart Dünya emekçi kadınlar gününde, Türkiye’nin sahnesinde daha farklı bir ses duyulsun isterdim. Cinayet, taciz, haksız tahrik, intihar, yani kadına yönelik şiddetin her türlüsünü, artan muhafazakarlaşmayla birlikte yükseldiğini görmek bu 8 Mart’ı sessiz kılıyor benim için. Sosyal medya sağolsun İstanbul’daki kadınların yaptıkları, gür çıkan dost sesleri, öyle ve ya böyle mücadelenin hep süreceğini gösteriyor.

Anladığım kadarıyla Bologna’da sarı mimozaların 2 Euro’ya satılması ve elinde çiçekler kadın erkek yürüyen topluluklar, bir İtalyan filmi sahnesinin içinde son derece soyut geliyor. Beni tek uyandıran şey, İtalyanca öğretmenimin sesi, sıkı bir feminist olan Vincenza sabah ki derste her kadına, tek tek umutla bakıyor. Orada görüyorum kadınlık hallerinin ortaklığını, dünyanın her tarafından ulaşılmasını.

Haftada bir bedava gerçekleşen kursa, burada tanıştığım bir arkadaşımın aracılığıyla katıldım. Sınıf renk renk kadın. 20’sinden 50’sine, öyle güzel ve genç. Fas’lı Izzan var ki zehir gibi aklı. Kızıyla geliyor arada. Hem onu oyalayıp, hem de sessiz sessiz yazıyor, Kamerun’lu ülkesindeki şiddetten kaçmış Lisa, sert görünüşlü, ama aniden, neşeyle kahkahayı patlatıyor anlıyorsun kahkahanın dili yok herkesi sarıyor. Tamanna, Bangledeşli; latin harflerinde zorlanıyor okurken, müdahale edeni azarlıyor yüzünde gülümsemesini kaybetmeden. 8 yıldır İtalya’dayım, çocuklardan fırsat bulamadım, şimdi geldim sınıfa, öğrenmeye diyor. Angela, Yunan evli çalışmıyor ama neşeyle uzatıyor mimozaları, senin bize yaptıklarının yanında diyor Vincenza’ya, bu çiçekler ne ki. Kolay değil, bambaşka bir ülkede dil öğrenmek, dil öğretmek. Anne üstelik Vincenza, İtalya’nın güneydin esmer sert hatlı, inanılmaz güçlü. Yaramaz benim oğlum sizin kızlar gibi değil diyor Mısır’lı Annasi’ye, nasıl da sessiz sizin kız çocukları.

Hepsi bana bu mücadelenin en güzel tarafını gösteriyor. Beraber yürümek için daha çok uzun bir yol olduğunu.

...

Bu nedenle belki de geçen hafta yazılan bu satırları bugün yayınlayabildim. Kadınlığın daha bireysel hallerini yaşadım. Hayatımdaki en değerli erkeklerden birini kaybettim. Klasik bir adamdı ‘cicibabam’, her kadın, ona karşı geldi mi sarsılırdı çünkü askerliği seçmişti, çok başarılı olmuştu. Çok zekiydi hani hayata fazla gelen zekalardan. Düz mantıkla yürüyen ordu hiyerarşisine kolay adapte olamayan bir zekaydı. Türkiye’nin 60’lı yıllarında ordudan ayrılıp, siyasete girmeye çalışmıştı, olmamıştı. Uzun yıllar Karayollarında çalışma yaşamını sürdürüp, Teyzem’le orda tanışıp evlenmişti. Kore gazisi, Kurini’de aldığı yaradan hiç çocuğu olmamış, Emekli Kurmay Albay Sabahattin Altınok, çok erkekti hayatındaki tüm kadınlara karşı. Ama nasıl desem sessizce tamir ederdi yüzünde gülümsemeyle teyzemin terliklerini, ben eve geç geldiğimde ya da ilk aşkımı yaşarken çok kızardı. Ama bilirdi kadınların hayatı zor endişelenirdi. Eniştem değil dedem, babam gibi sevdi beni.

9 Mart 2012’de öldü. 15 Mayıs 1927’de doğdu. 3 çocuğunu kapıp, Erzincan depreminden İsmet İnönü’nün trenleriyle İstanbul’a yerleşen, Akaretlerde babasız tek başına çocuklarını büyüten, en büyük çocuğunu, kızını üniversitede okutan, kocaman yürekli bir kadının oğluydu.

Kendimce bu yüzden teyzem için, annem için ve ailenin tüm şanslı kadınları gibi güzel erkeklerin, kadını yüreğinden tutan adamların nasıl da çok sevileceğini bilerek, bu yazıyı yazıyorum. Bir arada yürümek zor, feminizm bir arada yürümenin en güzel yolu. Bu yazı geç yayınlandı. Ama biliyorum ki kadının hikayesi her zaman devam eder.

2 yorum:

gizem dedi ki...

Gizemcim henüz okuyabildim yazını; öncelikle başınız sağolsun... Çocukken adını hiç bilmediğim ve sormadığım, Sabahattin amca (çünkü hep "Gizem'in cici babası" tanımı daha şirin gelmişti) için rahmet diliyorum...

Feride BİLGİN dedi ki...

"Kadının hikayesi her zaman devam eder." Demişsin kızım.
Kaybından büyük üzüntü duyduğumuz Cici babanın annesi, Bedriye anne, senin de belirtiğin kadınlık ve kadınlar incelemesinde önemli bir kimlik. Aynı zamanda senin bu yazıda hüznünü, kadınlık halleriyle örme yetini güçlendiren bir sembol...
Güçlü kadınlar güçlü erkekleri var ediyor. Bizler de gerçekten o erkeklerle birlikteliğin saygınlığında vatandaşlık kimliğimizle varız. Türkiye Cumhuriyetinin kadınları olarak, güçlü kimliğimizi Atatürk'ümüze borçlu olduğumuzu unutmadan...