22 Şubat 2012 Çarşamba

Sessizlik ve yeniden aşk


Tezin yazma sıkıntısı ve uzun zaman aralıkları girdi internetle arama. Belki de kendimi dinleme motivasyonum yok bu aralar yazamadım. Gene kendi varoluşsal mücadelelerim, başka bir ülkenin kardan yağmura yağmurdan güneşe geçişi, Murat'ın geldiği günler ve tüm çelişkileriyle geride bıraktığım 2 ay.

Güzel başladım 30'lu yaşlarıma, farklı bir şehirde, Maskeler ve şatafatlı barok sanatın şehri Venedik'te. 6 yıldır dilimde tat bırakan Peggy Gugenheim'a tekrar gidemedim. Ama L'accademia'nın Bellini’leri içinde Ortaçağ'dan Rönesans'ın güzelliklerine yolculuk yaptık. Bir kere annem sağolsun 80lerde Aziz Valentin’den haberdar mıydı bilinmez, Sevgililer gününün civcivli sokaklarıyla devam eder genelde doğumgünü coşkum. Bu seferde güzel maske festivalinde, rengarenk kıyafetleriyle Dünyanın her yerinden sanatçılar ve iki sokak arası birbirini omuzlayan ve model kapmaya çalışan fotoğrafçılarla geçti iki günüm. Tesadüf şu ki, Şubat ayı itibariyle başladığım Dostoyevski'yi tanıma girişimlerim, Beyaz Geceler'le, yarı neşe yarı ciddi, aşka dair düşüncelerimi dönüştürdü.

Murat'ın gittiği gün bir de ne duyayım; Whitney Houstan ölmüş! O dönemlerde sefil yazlık gençliğimizle burun büktüğüm, Hard rock'un dibine vurup, gizli gizli radyodan I will always love you'yu kasete kaydettiğim yıllardan, bir şeyler ucup gitmiş. İçimin hiç olmamışçasına boşaldığını hissettim. Biraz da tekrar yalnız kalmanın etkisi ağlamaklı döndüm yine okuduklarıma.

Aşk ve Güç diyordu Morgenthau, Forreign Affair'sde atmışlı yıllarda yayınladığı makalesinde. Aşkın içinde, tıpkı devletlerin ilişkileri gibi, güç mutlaktır. Çünkü güç edinme dürtüsü insanın doğasındadır. Herşeyden önce Weimer Almanyası’nda doğan teorisyen, tıpkı ünlü düşünür Hobbes'un İngiliz Devrimine doğduğu gibi insan insanın kurdudur der. Korkudur motivasyon. İnsan çıkarlarıyla yaşar ve bu yüzden sürekli güçlenir ve diğerini etkilemeye çalışır. Kuramcıya göre; İki kişinin mutlak bağlılığına dayanarak kurduğu aşk aynen bu motivasyondan etkilenir. Bunda karşındakine fikirlerine koşulsuz olarak kabul ettirme isteği yatar.

Oysa biraz da dünyayı değiştirme fikri- ki bunun dayatmadan çok kolektifliğine inandım hep -bendeki aşkı daha da genişletti. Çünkü gördüm ki her insan da tek tek aşk sadece cinslerin birbirine değil, insanın maddeye, müziğe, sanata, doğaya duyduğu tutkuydu. Burada etkileme değil yaratım vardı. Yaratım korku değil cesaret ister. Yıllar önce lise ikinci sınıfta edebiyat hocam şiirlerimi okuyup söylemişti: büyüyünce çok acı çekeceksin diye. Halbuki o zaman da çekiyordum. Aşıktım çünkü herşeye.

Bu nedenle belki de cesaretiyle yazan çizen yazarlar, gazeteciler bugün, en basitiyle sessizlikle kapı dışarı ediliyor yazdıkları yerlerden korkakça. Sadece iktidarın gücüyle etkileniyorlar, oysa yaratım devam ediyor. Telefonda, Nuray Hoca'mın sesiyle irkildim. Yazmaya devam et orada nasıl zaman geçer anlamazsın...

Haklıydı yaratmaya dönmeli sıkılmaya ve acı çekmeye cesaret etmeye dönmeliydim.

2 yorum:

murataytac dedi ki...

murat hep yaninda

Feride dedi ki...

İlk kez Roterdam'da, sen Amerikan okulunda ilkokul ikinci sınıftaydın; Aziz Valentin’den haberdar olmuştum. Büyük sınıflardaki öğrenciler için bir kutlama düzenlemişlerdi. Öğrenciler yanak yanağa dansederken, bekçi gibi bir öğretmenin duruyordu başlarında. Şaşkın, alaycı bir gülümsemeyle izlemiştim göstermeci,yapmacık kutlamayı. Zaten o gün okula doğum günün için gitmiştim. Doğum gününün o günlere rastlaması belki de benim aşkı, gizemli, çözülemiyen bir kavram olarak algılamamdandır. Adının Gizem olması da bu rastlantıyı pekiştiriyor. Acı çekmeye gelince, bir sanatçı için yaratma tıpkı doğum sancısı gibi acı çekerek gerçekleşiyor. Yapıt ortaya çıkınca da güzeli yaratmanın hazzına, yaşamı farklı algılamanın iç acısı katılıyor. Yazmakta da senin de söylediğin gibi aşkın içinde var olan müziği doğayı, dünyayı, insanı kavramadaki tutkulu sıradışılık var. Bu da acı çekmeği kaçınılmaz kılıyor.
Sana gelince, cesaret yaratıcılığının kökenininde hep vardı. Sıkılmana ise kıyamam hayır, benim yürekli kızım; sıkıntı yaratmayı baskılar. Yazın ustası Oktay Akbal, "yazmak yaşamaktır" der, bana göre ise yazmak, direnerek yaşamaktır. İçtenlik ve sevgi de yaratıcılığın anahtarı.